Felsefe’nin Sonu mu Geldi ? - 5

Sonuç: bu tartışmalarda Felsefe’nin aslında ne olduğu ve felsefe yapmak deyimiyle aslında ne kastedildiği hep gözden kaçırılmış ve bu nedenle felsefenin sonunun geldiği yollu görüşler ileri sürülmüş. Oysa ki Felsefe’nin aslında ne olduğuna ve felsefe yapanların aslında ne yapmakta olduğuna baktığımızda şunu görürüz ki Felsefe bir nelik araştırması etkinliğidir. İmdi Felsefe’nin bir nelik araştırması etkinliği olduğundan başka türlü bir şey olduğunu iddiâ edenler bu iddiâlarını mesnetsiz kalmaya mahkûm edecektir. Nitekim elimize hangi Felsefe yapıtını alırsak alalım onda belki ilineksel olarak mantıksal çözümleme yöntemine (de) rastlayabiliriz; fakat onda temelde yapılan işin nelik araştırması olduğunu görmemiz gecikmez. İmdi örneğin Platon’un Politeia’sından Heidegger’in Varlık ve Zaman’ına varıncaya kadar tüm Felsefe yapıtları nelik araştırmalarıyla doludur. Nelik araştırması yapma işi filozof için; felsefî düşünme yöntemini seçenler için kaçınılmazdır. Çünkü hangi felsefî tartışma söz konusu olursa olsun bu tartışmada belirli bir çözüme ulaşılmak isteniyorsa şâyet bu tartışmaya konu olan objenin neliğine bakmak kaçınılmazdır ve filozof da bunun ayırdında olan kimsedir. Örneğin “Bilgi olanaklı mıdır, değil midir?” tartışmasında belirli bir çözüme ulaşmak için öncelikle bilginin neliğine bakmak gerekir. Veya örneğin “İnsan özgür müdür, değil midir?” tartışmasında belirli bir çözüme ulaşmak için de öncelikle insanın ve özgürlüğün neliğine bakmak gerekir. Dolayısıyla içinde felsefî tartışmaların yer aldığı yapıtların ortak özelliği: nelik araştırmaları içermeleridir. Bu saptama bize şunu gösterir ki aslında geleneksel felsefe diye bir şey yoktur; nitekim olamaz da. Bir yapıtta nelik araştırmaları ya yapılıyordur ya da yapılmıyordur. Bu bakımdan Platon’un Politeia’sı ile Heidegger’in Varlık ve Zaman’ı arasında hiçbir fark yoktur; dolayısıyla Platon’u geleneksel felsefenin içinde Heidegger’i de modern felsefenin içinde tasnif etmenin haklı bir gerekçesi de yoktur.

İmdi felsefenin sonunun geldiği yollu görüşler ileri sürenler eğer nesnesine uygun bir felsefe tanımıyla iş görmüş olsalardı bu ortaya koyduklarının ne kadar anlamsız olduğunu da göreceklerdi. Ancak bu noktada bana şöyle bir karşı çıkış yapılabilir: iki bin beş yüz yıldır neliği araştırılıp da ortaya konamamış bir şey kalmadı; yâni felsefenin sonunun gelmiş olması aslında “felsefe”den anlaşılan şeylerin sonunun gelmesinden değil; neliği araştırılacak bir objenin artık olmamasından kaynaklanıyor; nitekim Hegel’in de dediği gibi ‘güneşin altında söylenmedik bir şey yok’. Ne var ki bana böyle bir karşı çıkışta bulunabilecek olanlar şunu görememektedir: değişen çağların değişen ve başkalaşan yaşam koşulları Felsefe’de neliği araştırılacak olan objelerin de değişmesine neden olmaktadır. Örneğin Aristoteles’in terörün neliğine ilişkin bir görüşü (de) yoktur; nitekim terör ilk defâ Fransız Devriminin yarattığı toplumsal kargaşa ortamı içinde ortaya çıkan bir fenomendir. Öte yandan bugün îtîbârîyle terörün ne olduğu hakkında ortaya konanlar dialektik türden birçok aykırılık yaratmaktadır. İmdi bu aykırılıkların çözümlenmesi demek terörün neliğini dillendirmek demeye gelir ki bu da ancak Felsefe aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Bu da şu anlama gelir: Felsefe’nin sonu; yâni felsefe tartışmalarının ve bu tartışmalara konu olan objelerin herhangi bir anlamda sonu gelmiş değildir. Nitekim ilerleyen çağlarda ortaya çıkabilecek bu gibi sorunlar karşısında bu gibi görevler her defâsında Felsefe’ye düşecektir. İşte bu tür farklılıklar Felsefe etkinliğine dinamiklik kazandırır. Bu nedenlerle şunu çok rahat bir biçimde söyleyebilirim: Felsefe’nin sonu geldi demek dünyâ üzerinde insan türünün sonu geldi demeye gelir. İnsanlık var olmaya devâm ettiği sürece Felsefe etkinliğinin sonu da gelmeyecektir.

İmdi bu söylediklerim ile felsefenin sonunun geldiği yollu görüşler ileri sürenlerin söyledikleri arasında ortaya çıkan dialektik aykırılıkların nedeni de felsefeden anladığımız şeylerin farklı olmasından kaynaklanıyor; aslına bakarsanız Felsefe’nin -birileri karşı çıksa da- bir nelik araştırması etkinliği olduğu gerçeğinin görülememesinden ve bu araştırmaların yapısı hakkında bilinenlerin eksik olmasından kaynaklanıyor.

***

KAYNAK: Gün Dönümü I; Amor Fati’den

1 - 2 - 3 - 4 - 5

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP